30.07.2010

Bugün düş kurma günü



dün kü tartışmamızdan sonra bana çok sinirlenmiş
bana gece şöyle bir mesaj geldi:
ben bu gece pınarla yatacağım haberin olsun seni haklı çıkarmak istemem.
ben de sabah gördüm
ve dedim ki
o zaman istediğin kadınla yatabilrisin artık.
geldi
dvd playerı getirmiş.
özür diledi
bir şey olmadı dedi

önce özür diledi
sonra bir şey olmadı dedi
inanmadım
şimdi de kendi yazıyor:
ben seviştim ve ayrıldık
inanmamakta haklıymışım
bitti.


komik
sezgiye demiş ki;
normalde asla mesajları girip okuyacak bir adam değilim, o gün de kazara oldu.
bugün eve geldiğinde
bilgisayarın başındayken, hazalla olan mesajlarımı okuyordu
adamın benim hayatıma saygısı yok
benim ona neden olsun ki

kendini haklı göstermek için de tutmuş
diyor ki
"ÖZGÜR KİM YA" TABİ
onlar diyorsun, o bile değil; dedi
evet, sen de onlardansın bak nerede duruyoruz


ortaokul arkadaşlarımlayım
kavga edelim.
taksimden arkadaşlarımlayım
kavga edelim.
annemle "taksimdeyim"
yine kavga edelim.
hazallayım
kavga edelim
siteye giderim
kavga edelim.
sitedkiler dışarı gelsin
yine kavga edelim.

"Dedi eee? Dedim neee?"

ben yalnız "istanbul'da" yaşamayacak mıyım
ama o gelsin, onla taksime gidelim, onla caddebostana gidelim, onla arkadaşlarımın yanına gidelim
o zaman tamam

benim hayatım "o" değil
"o" hayatımın bir parçası


İşte bu yüzden düş kurma zamanı. Hayatımın eksik parçalarını düşlerimde tamamlıyorum ben. Düşlerimde, gerçekte olmayan huzuru da mutluluğu da buluyorum ben. O zaman daha mutlu bir insan oluyorum gerçek hayatta da.

HAYALİMDEKİ SİYAH ATLI, ÇİRKİN PRENS. YİNE SANA GELİYORUM:)

23.07.2010

Ağlama saatim gelmiş.



Az önce baktım saate, baya geç olmuş. Bütün gün her şey ters gitmişken, negatif enerji vücudumda tavan yapmışken, kırgınlıklarım doz aşımına uğramışken, ağlamanın vakti gelmiş de geçiyor bile artık.

Dün bir arkadaşım tahterevalliye benzetti duygularımı. Önce kızdım, sonra güldüm, şimdiyse hak veriyorum. evet dengesiz duygularım var benim; ama kime, ne hissettiğimi hep bildim, hala da biliyorum. Benim derdim hep kendimle oldu. Sorunum varsa hep kendim çözdüm, ne hissettiysem söyledim, ne istediysem yaptım... Ama bir de etrafın söylediklerini düşünüyorum benim için...

Kimse benim götümü toplamadı, ama ben sorumsuz olandım. Etrafımda kimse benim kadar çok gezmedi. Bu onlara göre göt gezdirmeydi, bana göreyse hep bir şeylerden kaçıştı. Hep ben aradım yakın arkadaşlarımı, ben organize ettim günleri, olayları, ve hep benim üstüme kaldı çıkan pürüzler sorunlar. Hep ben böldüm sessizlikleri, geveze oldum. Hep bağırdım, ağladım, kahkaha attım. Duygularımı dışa vurduğumu görmediler, abartı hareketler dediler. Dediler, dediler, dediler...

Şimdi bakıyorum etrafımda intihar edenlerden farkım yok aslında. Benim hayatıma bu kadar çok eleştiri getirenler de, beni yükseğe çıkaranlar da, ipi boynuma geçirenler de aynı kişiler. Bense hala onlarla olarak ağırlığımı yere bırakıyorum.

22.07.2010

Hangisi?

Ben sadece yaşamaya çalışıyorum. Etrafımdaki insanları kırıyorum, onlar da beni kırıyor; ama kimse benden özür dilemezken hep benim özür dilememi bekliyorlar.

Ben bu kadar hatalıysam neden benimlesiniz? Madem hep bir özür borcum var birilerine, neden etrafımdasınız?

Ya ben gerçekten çok safım, her kırıldığımda kendi kendime tamir edip, her kırdığımda özür diliyorum; ya da siz çok safsınız, hiç kırmadığınız ama sizi kıran insanla berabersiniz.

14.07.2010

Merak


Her şey okuyarak öğrenilmez, bazen yaşayarak, bazen konuşarak, ya da ne bileyim bir alternatifin vardır illa ki. Yaşayarak görmek en etkili yoldur genelde. Aklımıza kazınır; ya tekrar tekrar yaşamak için devam ederiz, ya da asla yaşamamak için önlem alırız mesela.

Konuşarak öğrenmek, yaşayarak öğrenmek kadar etkili değildir ama bir şeyler hakkında konuşmak güzeldir elbet. Bazen merak giderir, bazen merak uyandırır, bazen de hiçbir işe yaramaz...

Merak iyidir, zaten hissetmemi sağlayan şey de bu merak huyum. Merak ettiğimde sinirleniyorum, merak ettiğimde heyecanlanıyorum, merak ettiğimde seviniyorum, bağırıyorum, ağlıyorum, gülüyorum...

Ama merak ederken karşımdakine zarar vermiyorum, merak ederken onu kırmaya çalışmıyorum, merak ettiğim için bağırdığım da bile onu kırmadığımı karşımdakine hissettirebiliyorum.

Ama ben bugün kırılıyorsam, ben bugün her söze alınıyorsam, ben bugün sorular arasında onlara cevap verebilmek yerine kendi kafamda daha büyük soru işaretleri yaratıyorsam, en kötüsü de her kırıldığımda başka şeyleri düşünmeye başlıyorsam ters giden bir şeyler var demektir. Bu merak durumu basit bir duruş olmaktan çıkmış, bir takıntı halini almış demektir.

Ve bir takıntı, kişinin kendi hayatıyla ilgili değil de başkalarını içeren bir takıntıysa...

13.07.2010

Konuşma

aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

Ülkü Tamer

8.07.2010

Ses Onun Sesi

"Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik."

Cemal Süreyya

Benim gözlerim okuyor, ama ses onun sesi.