7.09.2010

kalp kırılır, can içinde kalır.

Uzun zamandır içime akıttığım gözyaşlarımı bugün dışavurdum nihayet. Yine lanet olası msn konuşmalarından biriydi son vuruş. Son dönemlerde bu darbeleri hep bir ekrandan yiyorum nedense; telefon ekranı, bilgisayar ekranı... Bağıra bağıra ağladım. yüzümü yıkadım. Oturdum etrafıma baktım. Bilgisayarı kucağıma aldım. Lanet olası facebook'u kapattım. Bilgisayarı tekrar yanıma koydum. Bomboş bir oda. Tıka basa eşya dolu, ama bomboş. Tek bir ses yoktu. Ürktüm. Bir sigara yaktım. Sanki çakmağın sesi odada yankılandı. Biraz daha ürktüm. Bir ses duymak istedim, elim telefona gitti. Duymak istediğim sesi aramaya elim varmadan bıraktım. Yine bilgisayarı kucağıma aldım. Sanki canımı daha acıtmak istercesine, Jehan Barbur açtım. Şimdi o çalarken yazıyorum.

İstemekle bitmiyor.
Yıllardır istediğim o kadar çok şey oldu ki.

Batıl bir insanım ben. Saçma sapan inançlarım vardır, kara kedi görünce saçımı 3 kez çekerim, terlik ya da ayakkabıyı ters gördüm mü hemen düzeltirim, geceleri gökyüzüne baktığımda yıldızların kaymasını bekler dilek tutarım...Bir de bir yaz alışkanlığım vardır. Küçükken öğrenmiştim, kimden olduğunu bile hatırlamıyorum, o kadar küçüklük. Başımı gökyüzüne kaldırırım, gözlerimi kapatır bir dilek tutarım, gözlerimi açıp yedi yıldız sayarım. Eğer unutmadan 7 gece 7 yıldız sayarsam dileğimin gerçek olduğuna inanırım. Bu yaz da tatilde, İrem'le beraber diledik dileklerimizi. 7 gece dedik, 2 gece sonra unuttuk yeniden diledik, tatildeki son gecemiz 5. gecemizdi. Dönünce unutmayacağız, hatırlayan diğerine haber verecek dedik. Döndük. Unuttuğumuz bir şey vardı, büyük şehirlerde, büyük binaların arasında, 7 yıldızı bulmak o kadar zor ki. Olmadı. Bu yaz dileğim gerçek olmadı. Tıpkı gökyüzündeki 7 yıldızı kaybettiğim gibi, hayatımdaki yıldızları da kaybediyorum. Büyük şehirlerde gökyüzündeki yıldızlar kayboluyor, büyük hayatlarda da kendi yıldızlarımız. Büyük hayatlar dediysem, bunu bir ego gibi anlamayın şimdi. Büyük şehirlerden kastım kalabalık olmaları, o koca koca binaların arasında kaybolan minik şirin binalar, gökyüzündeki küçük yıldızlar... Büyük hayatlar da o kadar kalabalık ki, büyük hayaller, işler peşinden giderken kaybolan küçük ama değerli yıldızlar... Ben de son 2 yıl içinde 4 büyük yıldız kaybettim.

"ellerimizden başlarımızı aldılar, alacak başka da bir şeyimiz yoktu sanırım." dedi son kaybolan yıldız. Her şey zaten o başların içindeydi, her şey zaten o başlarla başladı. Gözler, hisler, dudaklar... Her şey zaten o başlarda vardı.

Şimdi kalan, şarkılardan çıkan anlamlarla dolan gözler, bakılan suratlarla hatırlanan gülümsemeler ya da nefretler.

Kalp kırıldı, can içinde kaldı. Sızlayacak sızlayacak... Belki bir zaman daha az sızlayacak. Ama hiçbir zaman son bulmayacak, yalnızca azalacak.

Jehan Barbur - Öylesine



yalnızca müziğin dinginliği var başka da bir dinginlik yok bu hayatta.