"seher yeli eser yirtar etegini gülün güle baktikca cirpinir yüreği bülbülün sen şarap içmene bak, çünkü nice gül yüzler kopup dallarindan toprak olmadalar her gün"
"bu yildizli gökler ne zaman basladi dönmeye ne zaman yikilip gidecek bu güzelim kubbe aklin yollariyla ölçüp biçemezsin bunu sen mantiklarin, kiyaslarin sökmez senin bu işte"
"bulut gecti, gözyaşlari kaldi cimende gül rengi şarap içilmez mi boyle günde? bugün bu çimen bizim, yarin kim bilir kim gezecek, bizim topragin yeşilligince"
Oturuyorduk. Oda apaydınlıktı. Hem masa lambası hem ayaklı lamba yanıyordu. Televizyon ışığı da cabası. Mutlu mutlu gülerken bir mesaj sesi geldi. Ardından tüm şehirde elektrikler kesildi. Göz gözü görmüyordu. Herkes o kadar paniklemişti ki, ses sesi duymuyordu. Ne yıldızlar ne ay ışığı, aydınlatmaya yetmiyordu. Duyulan son ses mesaj sesiydi, görülen son yüzde olansa panik ifadesiydi.